Kaan's Guidebook for Küçükkuyu

Kaan
Kaan's Guidebook for Küçükkuyu

Arts & Culture

Temmuz ayında değerli üniversite hocaları tarafından felsefe dersleri verilir.
Adatepe Taş Mektep
no: 13 Adatepe Köyü Yolu
Temmuz ayında değerli üniversite hocaları tarafından felsefe dersleri verilir.
Türkiye’de türünün ilk örneği olarak Zeytinyağı “Fabrika – Müzesi” 2001 den beri yerli yabancı on binlerce ziyaretçi ağırlıyor. Zeytin ve zeytinyağının kültürü o kadar derinlere iniyor ki, yazılmış tüm kutsal kitaplarda çeşitli şekillerde ifadesini buluyor. Ülkemizde bu kadar eski ve köklü bir kültürü olmasına karşın, bu ürüne ilişkin yazılı ve görsel malzemelerin yok denecek kadar az olması, Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nin doğuşuna gerekçe olmuştur. Küçükkuyu’daki tarihi sabunhane binası restore edilerek, bir yandan kuru baskı tarzında zeytinyağı üretimine devam edilirken, öte yandan civar köylerden toplanmış zeytin, zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin çeşitli araç -gereç ve aksesuarlar fabrika binasında sergileniyor. Müzede eski zeytinyağı presleri, zeytin toplama aletleri, taşıma ve saklama kapları, çeşitli folklorik objeler görülebilir. Aynı zamanda geleneksel usulde zeytinyağı sabun yapım tekniği de açıklamalı olarak sergilenmektedir. Zeytinyağının üretim aşamaları, saklanması, aktarılması, filtre edilmesi vb. gibi zeytinin dalından soframıza geliş öyküsünü görüp, dinlemek tabii ki taze köy ekmeği ile tadımını yapmak yerli ve yabancı ziyaretçiler için hem eğitici hem de keyifli olacaktır. Çanakkale-İzmir karayolu üzerinde beldemizin girişinde yer alan Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nde, modern müzecilik anlayışı gereği olarak düzenlenmiş olup, gelen ziyaretçilerimiz taze zeytin, zeytinyağı, doğal sabun ve özgün olarak tasarlanmış çeşitli mutfak aksesuarları ve kitaplar alabilirler. Adatepe Zeytinyağı Müzesi, Türkiye’nin gelişen kültür turizmi için özgün bir örnek teşkil etmektedir. Müzede sergilenen objeler için Türkçe ve İngilizce açıklama metinleri bulunmakla birlikte, daha meraklı ziyaretçilerin arzu etmesi halinde güler yüzlü ve hevesli personel tarafından daha ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Müze haftanın yedi günü açık olup, giriş ücretsizdir.
8 (рекомендации местных жителей)
Adatepe Zeytinyağı Müzesi
8 (рекомендации местных жителей)
Türkiye’de türünün ilk örneği olarak Zeytinyağı “Fabrika – Müzesi” 2001 den beri yerli yabancı on binlerce ziyaretçi ağırlıyor. Zeytin ve zeytinyağının kültürü o kadar derinlere iniyor ki, yazılmış tüm kutsal kitaplarda çeşitli şekillerde ifadesini buluyor. Ülkemizde bu kadar eski ve köklü bir kültürü olmasına karşın, bu ürüne ilişkin yazılı ve görsel malzemelerin yok denecek kadar az olması, Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nin doğuşuna gerekçe olmuştur. Küçükkuyu’daki tarihi sabunhane binası restore edilerek, bir yandan kuru baskı tarzında zeytinyağı üretimine devam edilirken, öte yandan civar köylerden toplanmış zeytin, zeytinyağı ve sabun üretimine ilişkin çeşitli araç -gereç ve aksesuarlar fabrika binasında sergileniyor. Müzede eski zeytinyağı presleri, zeytin toplama aletleri, taşıma ve saklama kapları, çeşitli folklorik objeler görülebilir. Aynı zamanda geleneksel usulde zeytinyağı sabun yapım tekniği de açıklamalı olarak sergilenmektedir. Zeytinyağının üretim aşamaları, saklanması, aktarılması, filtre edilmesi vb. gibi zeytinin dalından soframıza geliş öyküsünü görüp, dinlemek tabii ki taze köy ekmeği ile tadımını yapmak yerli ve yabancı ziyaretçiler için hem eğitici hem de keyifli olacaktır. Çanakkale-İzmir karayolu üzerinde beldemizin girişinde yer alan Adatepe Zeytinyağı Müzesi’nde, modern müzecilik anlayışı gereği olarak düzenlenmiş olup, gelen ziyaretçilerimiz taze zeytin, zeytinyağı, doğal sabun ve özgün olarak tasarlanmış çeşitli mutfak aksesuarları ve kitaplar alabilirler. Adatepe Zeytinyağı Müzesi, Türkiye’nin gelişen kültür turizmi için özgün bir örnek teşkil etmektedir. Müzede sergilenen objeler için Türkçe ve İngilizce açıklama metinleri bulunmakla birlikte, daha meraklı ziyaretçilerin arzu etmesi halinde güler yüzlü ve hevesli personel tarafından daha ayrıntılı bilgiler verilmektedir. Müze haftanın yedi günü açık olup, giriş ücretsizdir.
Refika'nın Öyküsü - Adatepe Köyü’nde 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında “Refika” takma adıyla bir Rum güzeli yaşarmış. Köyün Rum ve Türk cemaati arasında çok sevilen Refika hem güzel hem de çok neşeli bir kızmış. Düğünlerde şarkılar söyler, çok da güzel dans edermiş. Refika’nın güzelliği ve iyilikseverliği Adatepe Köyü’nün yanısıra çevre köylerde de dillere destan olmuş. Özellikle zeytin zamanı Refika’nın çalıştığı tarlalarda köylüler hem zeytin toplar hem de Refika’nın şarkılarını dinlermiş. Düğünlerde mutlaka Refika baş misafir olarak çağrılır ve kendisine şarkı söyletilip, dans ettirilirmiş. Birinci Dünya Savaşı’na kadar iki cemaat Adatepe Köyü’nde barış içinde birlikte yaşarmış. Ancak savaş tüm Anadolu’da olduğu gibi Adatepe Köyü’ne de felaketler getirmiş. Savaşla birlikte köyün Rum ve Türk cemaatleri arasında önceleri soğukluk daha sonra karşılıklı çatışmalar baş göstermiş. Tüm bu kargaşaya rağmen Refika yine de Türkler arasında sevilmeye devam etmiş; ancak ne var ki savaş sonunda Türk ve Yunan hükümetleri arasındaki anlaşma sonucunda Refika da diğer Rumlarla birlikte köyü terk edip, Yunanistan’a yerleşmek zorunda kalmış. Refika’nın köyden ayrılışı Türkler arasında büyük bir üzüntüye yol açmış. O gittikten sonra bile onun adına türküler yakılmış ve her fırsatta, özellikle düğünlerde onun türküsü okunup, onun adına danslar edilirmiş. Bu gelenek Adatepe Köyü’nde hala devam etmektedir.
Adatepe Köyü İç Yolu
Adatepe Köyü İç Yolu
Refika'nın Öyküsü - Adatepe Köyü’nde 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında “Refika” takma adıyla bir Rum güzeli yaşarmış. Köyün Rum ve Türk cemaati arasında çok sevilen Refika hem güzel hem de çok neşeli bir kızmış. Düğünlerde şarkılar söyler, çok da güzel dans edermiş. Refika’nın güzelliği ve iyilikseverliği Adatepe Köyü’nün yanısıra çevre köylerde de dillere destan olmuş. Özellikle zeytin zamanı Refika’nın çalıştığı tarlalarda köylüler hem zeytin toplar hem de Refika’nın şarkılarını dinlermiş. Düğünlerde mutlaka Refika baş misafir olarak çağrılır ve kendisine şarkı söyletilip, dans ettirilirmiş. Birinci Dünya Savaşı’na kadar iki cemaat Adatepe Köyü’nde barış içinde birlikte yaşarmış. Ancak savaş tüm Anadolu’da olduğu gibi Adatepe Köyü’ne de felaketler getirmiş. Savaşla birlikte köyün Rum ve Türk cemaatleri arasında önceleri soğukluk daha sonra karşılıklı çatışmalar baş göstermiş. Tüm bu kargaşaya rağmen Refika yine de Türkler arasında sevilmeye devam etmiş; ancak ne var ki savaş sonunda Türk ve Yunan hükümetleri arasındaki anlaşma sonucunda Refika da diğer Rumlarla birlikte köyü terk edip, Yunanistan’a yerleşmek zorunda kalmış. Refika’nın köyden ayrılışı Türkler arasında büyük bir üzüntüye yol açmış. O gittikten sonra bile onun adına türküler yakılmış ve her fırsatta, özellikle düğünlerde onun türküsü okunup, onun adına danslar edilirmiş. Bu gelenek Adatepe Köyü’nde hala devam etmektedir.
Tahtakuşlar Etnografya Müzesi, Alibey Kudar isminde bir ilkokul öğretmeni tarafından kurulan Güre Belediyesi sınırları içerisindeki Tahtakuşlar Köyü’ndeki özel etnografya galerisi. Edremit’e 17 km, Akçay’a 5 km, Balıkesir Çanakkale E-24 karayoluna 2 km. uzaklıkta, doğal güzellikler içinde kurulmuş, Türkiye’nin ilk özel etnoğrafya müzesi ile 10 Haziran 1991 yılında açılan ve Türkiye’de ilk kez bir köyde kurulan etnografya galerisidir. Alibey Kudar isminde bir ilkokul öğretmeni tarafından kurulan galeride Orta Asya’dan Türkiye’ye göç eden Konar-Göçer Türk boylarının ilginç ve özgün kültür varlıkları, giyim eşyaları, aletleri, halıları ve çadırları; sanat galerisinde her tür sanat yapıtları ve Kazdağı (eski adı İda Dağı) efsaneleri yıl boyunca sergilenmektedir. Tahtakuşlar Köyü ve Kazdağı Türkmenleri: Oğuz boylarının Salur boyundan olan “Ağaç Eri”ler, 13. yüzyılda Moğol baskısından kaçarak Hazar Denizi’nin kuzeyine göç etmişler. Önce Horasan’a, ardından Irak’a uzanan bu göç öyküsü, Toroslar’a kadar devam etmiş. Tahta işlemedeki ustalıkları nedeniyle, onlara “Tahtacı Türkmenleri”, kısaca “Tahtacılar” denmiş. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u almayı kafasına koyduğu zaman, kullanacağı gemi ve kızakların kerestelerinin İda Dağı’ndaki ağaçlardan işlenmesini emretmiş. İşin “erbabları”nın Toroslar’da yaşadıkları anlaşılınca, Tahtacı Türkmenleri’ne yeni bir göç yolu gözükmüş. Padişahın fermanı üzerine develerini yükleyip Kazdağı’nın yolunu tutan Tahtacılar, burada Midilli İsyanları’nı bastırmada da kullanılan 67 adet geminin yanı sıra, birçok ahşap malzeme de yapmışlar. Fetih sonrasında yöreyi terk etmeyip, Türkmen geleneklerini sürdüren köyler kurmuşlar.
9 (рекомендации местных жителей)
Музей Тахтакуслар
No:41 69.sok
9 (рекомендации местных жителей)
Tahtakuşlar Etnografya Müzesi, Alibey Kudar isminde bir ilkokul öğretmeni tarafından kurulan Güre Belediyesi sınırları içerisindeki Tahtakuşlar Köyü’ndeki özel etnografya galerisi. Edremit’e 17 km, Akçay’a 5 km, Balıkesir Çanakkale E-24 karayoluna 2 km. uzaklıkta, doğal güzellikler içinde kurulmuş, Türkiye’nin ilk özel etnoğrafya müzesi ile 10 Haziran 1991 yılında açılan ve Türkiye’de ilk kez bir köyde kurulan etnografya galerisidir. Alibey Kudar isminde bir ilkokul öğretmeni tarafından kurulan galeride Orta Asya’dan Türkiye’ye göç eden Konar-Göçer Türk boylarının ilginç ve özgün kültür varlıkları, giyim eşyaları, aletleri, halıları ve çadırları; sanat galerisinde her tür sanat yapıtları ve Kazdağı (eski adı İda Dağı) efsaneleri yıl boyunca sergilenmektedir. Tahtakuşlar Köyü ve Kazdağı Türkmenleri: Oğuz boylarının Salur boyundan olan “Ağaç Eri”ler, 13. yüzyılda Moğol baskısından kaçarak Hazar Denizi’nin kuzeyine göç etmişler. Önce Horasan’a, ardından Irak’a uzanan bu göç öyküsü, Toroslar’a kadar devam etmiş. Tahta işlemedeki ustalıkları nedeniyle, onlara “Tahtacı Türkmenleri”, kısaca “Tahtacılar” denmiş. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u almayı kafasına koyduğu zaman, kullanacağı gemi ve kızakların kerestelerinin İda Dağı’ndaki ağaçlardan işlenmesini emretmiş. İşin “erbabları”nın Toroslar’da yaşadıkları anlaşılınca, Tahtacı Türkmenleri’ne yeni bir göç yolu gözükmüş. Padişahın fermanı üzerine develerini yükleyip Kazdağı’nın yolunu tutan Tahtacılar, burada Midilli İsyanları’nı bastırmada da kullanılan 67 adet geminin yanı sıra, birçok ahşap malzeme de yapmışlar. Fetih sonrasında yöreyi terk etmeyip, Türkmen geleneklerini sürdüren köyler kurmuşlar.
Agoranın güneyindeki tiyatro andezitten inşa edilmiştir. At nalı planı ile Yunan karakteri gösteren yapıya, Roma Çağı’nda orkestranın önünde iki katlı bir sahne binası yerleştirilmiştir. Yapının bir yamaca yaslanması ve manzaraya dönük olması gibi özellikleri de yine Yunan tiyatrolarının karakteristik özelliğidir. Tiyatronun oturma basamakları dikey merdivenler ve yatay gezinti yerleri (diazoma) ile birbirinden ayrılmıştır. Tiyatroya doğu ve batı yönünden diazomaya açılan iki tonozlu geçitten girilmektedir. Tiyatronun orkestrasını çeviren bir su kanalı vardır. Oturma sıralarının güneye bakan tarafları derin birer tonoz üzerine oturmaktadır. Roma Çağı’nda ilk oturma sırası kesilerek, korkuluk levhalarının ilave edilmesi gladyatör oyunları ile bağlantılı olmalıdır. Oturma sıraları üzerinde dört adet yazıt tespit edilmiştir. Bunların üçü, demirciler, dericiler ve taş işletmecileri gibi meslek gruplarına aittir. Dördüncüsü ise Serapis kültü veya bu külte mensup kişilerle ilgilidir. Yazıtlar, bu meslek gruplarının tiyatroda rezervasyon yaptırdıklarını ortaya koymaktadır. Tiyatrodaki oturma yerlerinin kenarlarındaki delikler izleyicileri güneşten korumak için dikilen gölgeliklerin ahşap direkleri içindir. Tiyatronun batı yönünde toprak kayması nedeni ile meydana gelen bozulmalar hala görülmektedir. M.Ö. 4-3. yüzyılda inşa edilen tiyatro Roma Çağı’nda da bazı eklenti ve değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam edilmiştir. İlk kez 1881-1883 yılları arasında Amerikan kazı heyeti tarafından kazılan tiyatro, 1980’li yıllarda Türk heyeti tarafından tamamen açığa çıkarılarak restorasyonun yapılmıştır.
21 (рекомендации местных жителей)
Asos Antik Kent
21 (рекомендации местных жителей)
Agoranın güneyindeki tiyatro andezitten inşa edilmiştir. At nalı planı ile Yunan karakteri gösteren yapıya, Roma Çağı’nda orkestranın önünde iki katlı bir sahne binası yerleştirilmiştir. Yapının bir yamaca yaslanması ve manzaraya dönük olması gibi özellikleri de yine Yunan tiyatrolarının karakteristik özelliğidir. Tiyatronun oturma basamakları dikey merdivenler ve yatay gezinti yerleri (diazoma) ile birbirinden ayrılmıştır. Tiyatroya doğu ve batı yönünden diazomaya açılan iki tonozlu geçitten girilmektedir. Tiyatronun orkestrasını çeviren bir su kanalı vardır. Oturma sıralarının güneye bakan tarafları derin birer tonoz üzerine oturmaktadır. Roma Çağı’nda ilk oturma sırası kesilerek, korkuluk levhalarının ilave edilmesi gladyatör oyunları ile bağlantılı olmalıdır. Oturma sıraları üzerinde dört adet yazıt tespit edilmiştir. Bunların üçü, demirciler, dericiler ve taş işletmecileri gibi meslek gruplarına aittir. Dördüncüsü ise Serapis kültü veya bu külte mensup kişilerle ilgilidir. Yazıtlar, bu meslek gruplarının tiyatroda rezervasyon yaptırdıklarını ortaya koymaktadır. Tiyatrodaki oturma yerlerinin kenarlarındaki delikler izleyicileri güneşten korumak için dikilen gölgeliklerin ahşap direkleri içindir. Tiyatronun batı yönünde toprak kayması nedeni ile meydana gelen bozulmalar hala görülmektedir. M.Ö. 4-3. yüzyılda inşa edilen tiyatro Roma Çağı’nda da bazı eklenti ve değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam edilmiştir. İlk kez 1881-1883 yılları arasında Amerikan kazı heyeti tarafından kazılan tiyatro, 1980’li yıllarda Türk heyeti tarafından tamamen açığa çıkarılarak restorasyonun yapılmıştır.
Behramkale’den batıya sırasıyla Korubaşı - Kuruoba - Bektaş - Balabanlı – Koyunevi (Sokakağzı bağlantılı) - Bademli - Kocaköy köylerini geçen bir 25 km.lik yol sizi Gülpınar’a (Khrysa) götürüyor. Apollon Smintheus Tapınağı hemen köyün yanıbaşında. Anadolu, Batı kültürünün oluşmasında, uzay çağının yakalanmasında, eski çağlardan bu yana bilge bir toprak olmuştur. Batı ile Anadolu’nun ilk çatışması salt Yunan bir kadının kaçırılması değil, Karadeniz’e açılma ve Anadolu’nun zengin kaynaklarına sahip olma isteğinde yatar. İzmirli büyük ozan Homeros, İlyada destanında, M.Ö. 1240 dolaylarında yaşanan bu savaşın, on yılının son elli bir gününü anlatır. Troya hiçbir biçimde Batı’dan gelenlerle yıkılmamıştır. Troya’yı yıkan depremler ve yangınlar olmuştur. Anadolu kültürleri böyle bir savaşı, ancak yüzyıllar sonra anımsamış ve atalarına olan borçlarını, kendi özünden çıkan bir destan aracılığıyla ilk kez bir kutsal alanın bütünlüğü içinde betimleyerek ödemiştir. Burası Çanakkale ili Ayvacık İlçesi, Gülpınar beldesi sınırlarında, Bahçeleriçi mevkiinde yer alan Apollon Smintheus Tapınağı’dır. Karanlık Çağ sonrası (M.Ö. 8. yüzyıl ortası) güçlenen Ege’nin batı kıyıları ve adalarında, daha sonra, Büyük İskender ile başlayan (M.Ö. 336-323) zamanlarda, adına “Hellenistik Çağ ve Sanatı” denilen, halkın özünden çıkan yeni oluşum, bu toprakların yontucularını, mimarlarını ve nice düşünürlerini hayatımıza katmıştır. Yeni oluşumun güzel örneklerinden biri, Hellenistik Çağ’da Anadolu’nun kuzey köşesinde yer alan Apollon Smintheus Tapınağı’dır. Alabandalı Mimar Hermogenes’in plan tasarımının kullanıldığı yapı, M.Ö. 2. yüzyılın ikinci yarısında Troas Bölgesi’nde İon Stili’nde yapılan tek tapınaktır. Tapınak Akhalılar ile Troialılar’ın arasındaki savaşta Anadolular yanında yer alan Tanrı Apollon’a şükranlarını sunmak için Troialılar tarafından yapılmış olup, frizlerinde ve tamburlarında tüm Troia Savaşı anlatılmaktadır. Apollon, değişik yerlerde “sminthos-fare” kültü olarak ortaya çıkıp, “Fare-Veba Tanrısı” olarak ikinci kimliğine de bürünmekte, “fare” geleceği söyleyip hava tahminlerine de yardımcı olduğundan Apollon için kutsal görülmektedir.
18 (рекомендации местных жителей)
Аполлон Сминтион
18 (рекомендации местных жителей)
Behramkale’den batıya sırasıyla Korubaşı - Kuruoba - Bektaş - Balabanlı – Koyunevi (Sokakağzı bağlantılı) - Bademli - Kocaköy köylerini geçen bir 25 km.lik yol sizi Gülpınar’a (Khrysa) götürüyor. Apollon Smintheus Tapınağı hemen köyün yanıbaşında. Anadolu, Batı kültürünün oluşmasında, uzay çağının yakalanmasında, eski çağlardan bu yana bilge bir toprak olmuştur. Batı ile Anadolu’nun ilk çatışması salt Yunan bir kadının kaçırılması değil, Karadeniz’e açılma ve Anadolu’nun zengin kaynaklarına sahip olma isteğinde yatar. İzmirli büyük ozan Homeros, İlyada destanında, M.Ö. 1240 dolaylarında yaşanan bu savaşın, on yılının son elli bir gününü anlatır. Troya hiçbir biçimde Batı’dan gelenlerle yıkılmamıştır. Troya’yı yıkan depremler ve yangınlar olmuştur. Anadolu kültürleri böyle bir savaşı, ancak yüzyıllar sonra anımsamış ve atalarına olan borçlarını, kendi özünden çıkan bir destan aracılığıyla ilk kez bir kutsal alanın bütünlüğü içinde betimleyerek ödemiştir. Burası Çanakkale ili Ayvacık İlçesi, Gülpınar beldesi sınırlarında, Bahçeleriçi mevkiinde yer alan Apollon Smintheus Tapınağı’dır. Karanlık Çağ sonrası (M.Ö. 8. yüzyıl ortası) güçlenen Ege’nin batı kıyıları ve adalarında, daha sonra, Büyük İskender ile başlayan (M.Ö. 336-323) zamanlarda, adına “Hellenistik Çağ ve Sanatı” denilen, halkın özünden çıkan yeni oluşum, bu toprakların yontucularını, mimarlarını ve nice düşünürlerini hayatımıza katmıştır. Yeni oluşumun güzel örneklerinden biri, Hellenistik Çağ’da Anadolu’nun kuzey köşesinde yer alan Apollon Smintheus Tapınağı’dır. Alabandalı Mimar Hermogenes’in plan tasarımının kullanıldığı yapı, M.Ö. 2. yüzyılın ikinci yarısında Troas Bölgesi’nde İon Stili’nde yapılan tek tapınaktır. Tapınak Akhalılar ile Troialılar’ın arasındaki savaşta Anadolular yanında yer alan Tanrı Apollon’a şükranlarını sunmak için Troialılar tarafından yapılmış olup, frizlerinde ve tamburlarında tüm Troia Savaşı anlatılmaktadır. Apollon, değişik yerlerde “sminthos-fare” kültü olarak ortaya çıkıp, “Fare-Veba Tanrısı” olarak ikinci kimliğine de bürünmekte, “fare” geleceği söyleyip hava tahminlerine de yardımcı olduğundan Apollon için kutsal görülmektedir.

City/town information

Küçükkuyu; Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı, Ege’nin başladığı yer olarak da bilinen, maviyle yeşilin buluştuğu, doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin hayran kaldığı, geçmişin izlerini üzerinde taşıyan, insanların sevgiyle dolu olduğu şirin bir tatil beldesi… Bu bölgede geçirdiğiniz her an, hayatınıza farklı bir anlam katacak. Rehberimizde beldenin iki önemli turistik köyü Adatepe Köyü ve Yeşilyurt Köyü hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Bölgenin diğer köyleri ise Arıklı Köyü, Boztepe Köyü (Çakalini Köyü), Nusratlı Köyü, Bahçedere Köyü, Küçükçetmi Köyü ve Narlı Köyü’dür.
8 (рекомендации местных жителей)
Küçükkuyu
8 (рекомендации местных жителей)
Küçükkuyu; Çanakkale’nin Ayvacık ilçesine bağlı, Ege’nin başladığı yer olarak da bilinen, maviyle yeşilin buluştuğu, doğal güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin hayran kaldığı, geçmişin izlerini üzerinde taşıyan, insanların sevgiyle dolu olduğu şirin bir tatil beldesi… Bu bölgede geçirdiğiniz her an, hayatınıza farklı bir anlam katacak. Rehberimizde beldenin iki önemli turistik köyü Adatepe Köyü ve Yeşilyurt Köyü hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Bölgenin diğer köyleri ise Arıklı Köyü, Boztepe Köyü (Çakalini Köyü), Nusratlı Köyü, Bahçedere Köyü, Küçükçetmi Köyü ve Narlı Köyü’dür.
Kentlerin gürültü ve stresinden uzaklaşıp, doğa ve tarihle iç içe sakin, sıcak ve dostça bir ortam arıyorsanız Adatepe Köyü tam size göre… Küçükkuyu‘ya 3,5 km uzaklıkta olan Adatepe Köyü, yüksek duvarlardan oluşan taş evleri ve serin gölgeli sokaklarıyla Kazdağları‘nın eteklerinde, geçmişten kalma bir fotoğraf gibidir. İda Dağı‘nın batı yamaçlarında, uzun süre gözlerinizin önünden gitmeyecek görüntüler sunan Adatepe, Edremit Körfezi ‘nin kuzey ucunda, deniz seviyesinden 280 metre yükseklikte ve tatil merkezlerine yakın bir bölgededir. Doğal ve tarihi SİT alanı olarak koruma altındaki Adatepe Köyü, oksijen oranının yüksekliğiyle bilinen Kazdağları’nın batı ucunda ve Ege Denizi’ne tepeden bakan bir konumda, zeytinlik ve çam ormanlarıyla çevrilidir. Eski bir Rum köyü olan Adatepe Köyü, SİT alanı olduğu için yıllar önceki görüntüsünü bugün de korumaktadır. İşgal yıllarında çok sayıda Rum ailenin gelip yerleşmesiyle Adatepe Köyü, Rum ve Türk kültürünün beraber yaşadığı ve kaynaştığı en eski köylerden biridir. Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınan köy, orijinal taş yapısıyla yerli ve yabancıların dikkatini çeken taş evler görülmeye değerdir. İki yaşlı çınarın hükmettiği köy meydanı ile ayrıca kahvehaneleri, tarihi evleri ile modern bir köy havasında olan Adatepe’nin ruhunu yansıtır.
21 (рекомендации местных жителей)
Adatepe
21 (рекомендации местных жителей)
Kentlerin gürültü ve stresinden uzaklaşıp, doğa ve tarihle iç içe sakin, sıcak ve dostça bir ortam arıyorsanız Adatepe Köyü tam size göre… Küçükkuyu‘ya 3,5 km uzaklıkta olan Adatepe Köyü, yüksek duvarlardan oluşan taş evleri ve serin gölgeli sokaklarıyla Kazdağları‘nın eteklerinde, geçmişten kalma bir fotoğraf gibidir. İda Dağı‘nın batı yamaçlarında, uzun süre gözlerinizin önünden gitmeyecek görüntüler sunan Adatepe, Edremit Körfezi ‘nin kuzey ucunda, deniz seviyesinden 280 metre yükseklikte ve tatil merkezlerine yakın bir bölgededir. Doğal ve tarihi SİT alanı olarak koruma altındaki Adatepe Köyü, oksijen oranının yüksekliğiyle bilinen Kazdağları’nın batı ucunda ve Ege Denizi’ne tepeden bakan bir konumda, zeytinlik ve çam ormanlarıyla çevrilidir. Eski bir Rum köyü olan Adatepe Köyü, SİT alanı olduğu için yıllar önceki görüntüsünü bugün de korumaktadır. İşgal yıllarında çok sayıda Rum ailenin gelip yerleşmesiyle Adatepe Köyü, Rum ve Türk kültürünün beraber yaşadığı ve kaynaştığı en eski köylerden biridir. Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınan köy, orijinal taş yapısıyla yerli ve yabancıların dikkatini çeken taş evler görülmeye değerdir. İki yaşlı çınarın hükmettiği köy meydanı ile ayrıca kahvehaneleri, tarihi evleri ile modern bir köy havasında olan Adatepe’nin ruhunu yansıtır.
Küçükkuyu’dan Behramkale’ye iki türlü ulaşılabiliyor. İlki, önce kuzeybatıda Ayvacık’a uğrayıp sonra güneybatıdan giden geniş yoldan varmak. Diğeri ise Küçükkuyu’dan Ahmetçe Köyü ve Kadırga Koyu üzerinden giden, o bitmesini istemediğiniz güzellikteki 25 km.lik yolu izlemek. Doğayla tarihin, dağla denizin iç içe geçtiği Assos; Aristo’nun yüzlerce yıl önce kurduğu felsefe okulu, Midilli Adası’nı kucaklayan antik kenti ve bohemlerin tercih ettiği iskelesiyle, yüzyıllık taş evleriyle modası hiç geçmeyecek bir klasiktir. Ünlü Athena Tapınağı M.Ö. 6. yüzyılda burada inşa edilmiştir. Dor tarzıyla yapılmış olan bu tapınak yeniden restore edilmiştir. Tapınak kalıntıları arasından sızan ay ışığını görmek için orada bulunmalı ya da erken kalkıp Akropol üzerinden şafağın doğuşunu, tepeden Edremit Körfezi’nin muhteşem manzarasını görmelisiniz. Böylece neden bu cennet gibi bölgenin seçildiğini takdir edeceksiniz.
12 (рекомендации местных жителей)
Behramkale
12 (рекомендации местных жителей)
Küçükkuyu’dan Behramkale’ye iki türlü ulaşılabiliyor. İlki, önce kuzeybatıda Ayvacık’a uğrayıp sonra güneybatıdan giden geniş yoldan varmak. Diğeri ise Küçükkuyu’dan Ahmetçe Köyü ve Kadırga Koyu üzerinden giden, o bitmesini istemediğiniz güzellikteki 25 km.lik yolu izlemek. Doğayla tarihin, dağla denizin iç içe geçtiği Assos; Aristo’nun yüzlerce yıl önce kurduğu felsefe okulu, Midilli Adası’nı kucaklayan antik kenti ve bohemlerin tercih ettiği iskelesiyle, yüzyıllık taş evleriyle modası hiç geçmeyecek bir klasiktir. Ünlü Athena Tapınağı M.Ö. 6. yüzyılda burada inşa edilmiştir. Dor tarzıyla yapılmış olan bu tapınak yeniden restore edilmiştir. Tapınak kalıntıları arasından sızan ay ışığını görmek için orada bulunmalı ya da erken kalkıp Akropol üzerinden şafağın doğuşunu, tepeden Edremit Körfezi’nin muhteşem manzarasını görmelisiniz. Böylece neden bu cennet gibi bölgenin seçildiğini takdir edeceksiniz.

Sightseeing

Kazdağları, oksijene doyuran tertemiz havası, yemyeşil çam ormanları, ırmakları, şelaleleri, endemik bitkileri, zeytin ağaçları ile eşi bulunmaz bir doğa harikasıdır. Kazdağları ayrıca binlerce yıllık mitolojik öykülere de ev sahipliği yapmıştır. Dünyadaki ilk güzellik yarışmasının Kazdağlarında yapıldığı, Truva savaşlarının bu bölgede cereyan ettiği, yıllardır dilden dile söylenerek, bu günlere kadar gelmiştir. Kazdağları, vahşi doğanın vazgeçilmezleri olan sincapların, karacaların, tavşanların, domuzların, ayıların, tilkilerin, çakalların, kurtların ve tüm kuşların ev sahipliğini büyük bir cömertlikle üstlendiği gibi meraklıları için de bulunmaz bir trekking sahasıdır. İlginç ve harika doğal yapısı ve geniş olanakları ile gerçek bir Eko turizm bölgesi olan Kazdağlarında ayrıca çadır kurup, kuş sesleri ile uyuyup, kuş sesleri ile uyanabilirsiniz.. Ormanlar, yaz ayların da sıcaklığı 5- 8 derece düşürür, kışın 1-3 derece yükseltir. Bir hektar çam ormanı 40 ton toz emer. 25 metrelik bir kayın ağacı saatte 1,5 kg oksijen üretir. 100 yaşındaki bir kayın ağacı, saatte 40 kişinin çıkardığı karbondioksiti yok eder, ayrıca 30 bin litre su çeker ve erozyonu önler. Bir aracın egzozundan çıkan gazlarla kirlenen havayı temizlemek için, yılda 17 ağacın ürettiği oksijene ihtiyaç vardır. Bu bakımdan Kazdağlarının eteklerindeki zeytin ağaçları, çam ağaçları, çınar ağaçları, meşe, kayın ağaçları Küçükkuyu ve bölge halkı için birer oksijen çadırıdır. Eko turizmin Türkiye’deki öncü bölgelerinden birisi olan Küçükkuyu’da yorgunluk hissetmeniz imkansızdır. Yorucu bir gün geçirdikten sonra, 3 – 4 saatlik bir uykuyla kendinizi çok dinç ve genç hissedebilirsiniz. Öyle ki beldenin bulunduğu bölgede oksijen oranı, Alplerden sonra dünya sıralamasında ikinci geliyor.
Mount Kaz
Kazdağları, oksijene doyuran tertemiz havası, yemyeşil çam ormanları, ırmakları, şelaleleri, endemik bitkileri, zeytin ağaçları ile eşi bulunmaz bir doğa harikasıdır. Kazdağları ayrıca binlerce yıllık mitolojik öykülere de ev sahipliği yapmıştır. Dünyadaki ilk güzellik yarışmasının Kazdağlarında yapıldığı, Truva savaşlarının bu bölgede cereyan ettiği, yıllardır dilden dile söylenerek, bu günlere kadar gelmiştir. Kazdağları, vahşi doğanın vazgeçilmezleri olan sincapların, karacaların, tavşanların, domuzların, ayıların, tilkilerin, çakalların, kurtların ve tüm kuşların ev sahipliğini büyük bir cömertlikle üstlendiği gibi meraklıları için de bulunmaz bir trekking sahasıdır. İlginç ve harika doğal yapısı ve geniş olanakları ile gerçek bir Eko turizm bölgesi olan Kazdağlarında ayrıca çadır kurup, kuş sesleri ile uyuyup, kuş sesleri ile uyanabilirsiniz.. Ormanlar, yaz ayların da sıcaklığı 5- 8 derece düşürür, kışın 1-3 derece yükseltir. Bir hektar çam ormanı 40 ton toz emer. 25 metrelik bir kayın ağacı saatte 1,5 kg oksijen üretir. 100 yaşındaki bir kayın ağacı, saatte 40 kişinin çıkardığı karbondioksiti yok eder, ayrıca 30 bin litre su çeker ve erozyonu önler. Bir aracın egzozundan çıkan gazlarla kirlenen havayı temizlemek için, yılda 17 ağacın ürettiği oksijene ihtiyaç vardır. Bu bakımdan Kazdağlarının eteklerindeki zeytin ağaçları, çam ağaçları, çınar ağaçları, meşe, kayın ağaçları Küçükkuyu ve bölge halkı için birer oksijen çadırıdır. Eko turizmin Türkiye’deki öncü bölgelerinden birisi olan Küçükkuyu’da yorgunluk hissetmeniz imkansızdır. Yorucu bir gün geçirdikten sonra, 3 – 4 saatlik bir uykuyla kendinizi çok dinç ve genç hissedebilirsiniz. Öyle ki beldenin bulunduğu bölgede oksijen oranı, Alplerden sonra dünya sıralamasında ikinci geliyor.
Adatepe Köyü’nün girişinden yaklaşık 10 - 15 dk bir patika yolu yürüyerek Zeus Altarı’na ulaşabilirsiniz. Kazdağları’nın bol oksijenini ciğerlerinizde hissederek, kuş cıvıltaları ile güzel bir yürüyüş yaptıktan sonra karşınıza çıkan manzara sizi büyüleyebilir. Edremit Körfezi, Ayvalık Adaları ve Midilli Adası manzarasına sahip olan Zeus Altarı mutlaka görmeniz gereken efsanevi bir yerdir. Burayı efsanevi yapan şey işe şudur: Çok tanrılı uygarlıklarda çoğu zaman büyük beklentilerden önce ve önemli gelişmelerden sonra sunaklarda tanrılara adaklar adanır, teşekkür anlamında gelen hediyeler sunulurmuş. Bu çok tanrılı dinlerde tanrılar tanrısı olarak bilinen en güçlü tanrı Zeus… Zeus Altarı’nın ismi buradan geliyor. Efsaneye göre tanrıların tanrısı Zeus, büyük Truva Savaşı‘nı buradan, yani İda dağındaki Gargaros Tepesi‘nden izleyip yönetmiştir. Bölgede çalışma yapan araştırmacılar da bu yüksek, denize ve Edremit Körfezi’ne hakim tepe üzerine inşa edilen mekanın Zeus’a ait olduğunu düşünmektedirler. Zeus Altarı, kaya kütlesinin işlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu kaya kütlesine kayaya oyuk basamaklardan oluşan merdiven ile çıkılmaktadır. Sunak nişleri, oturma platformları ve içi oyularak oluşturulan sarnıç mekanı bulunmaktadır. Sunağın altında bulunan oda büyüklüğündeki, içinde su bulunan bu sarnıca Zeus Mağarası denmektedir. Antik sunağın hemen yanında Çanakkale Savaşları’na katılan Erdem Dede’nin yatırı bulunmaktadır.
32 (рекомендации местных жителей)
Zeus Altarı
Adatepe Köyü Yolu
32 (рекомендации местных жителей)
Adatepe Köyü’nün girişinden yaklaşık 10 - 15 dk bir patika yolu yürüyerek Zeus Altarı’na ulaşabilirsiniz. Kazdağları’nın bol oksijenini ciğerlerinizde hissederek, kuş cıvıltaları ile güzel bir yürüyüş yaptıktan sonra karşınıza çıkan manzara sizi büyüleyebilir. Edremit Körfezi, Ayvalık Adaları ve Midilli Adası manzarasına sahip olan Zeus Altarı mutlaka görmeniz gereken efsanevi bir yerdir. Burayı efsanevi yapan şey işe şudur: Çok tanrılı uygarlıklarda çoğu zaman büyük beklentilerden önce ve önemli gelişmelerden sonra sunaklarda tanrılara adaklar adanır, teşekkür anlamında gelen hediyeler sunulurmuş. Bu çok tanrılı dinlerde tanrılar tanrısı olarak bilinen en güçlü tanrı Zeus… Zeus Altarı’nın ismi buradan geliyor. Efsaneye göre tanrıların tanrısı Zeus, büyük Truva Savaşı‘nı buradan, yani İda dağındaki Gargaros Tepesi‘nden izleyip yönetmiştir. Bölgede çalışma yapan araştırmacılar da bu yüksek, denize ve Edremit Körfezi’ne hakim tepe üzerine inşa edilen mekanın Zeus’a ait olduğunu düşünmektedirler. Zeus Altarı, kaya kütlesinin işlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu kaya kütlesine kayaya oyuk basamaklardan oluşan merdiven ile çıkılmaktadır. Sunak nişleri, oturma platformları ve içi oyularak oluşturulan sarnıç mekanı bulunmaktadır. Sunağın altında bulunan oda büyüklüğündeki, içinde su bulunan bu sarnıca Zeus Mağarası denmektedir. Antik sunağın hemen yanında Çanakkale Savaşları’na katılan Erdem Dede’nin yatırı bulunmaktadır.
Kazdağları’nın eteklerinde sık bitki örtüsü ile deniz ve dağ turizminin birlikte yaşandığı Yeşilyurt Köyü, denize kıyısına uzaklığı sadece 3 km olan bir oksijen çadırıdır. Köydeki evler, taş mimarinin en güzel örnekleridir. Yüzyılların birikiminin oluşturduğu bu taş evler, son yıllarda doğal yaşamı seçen ailelerin, hatta yabancıların gözdesi olmuş. Ayrıca rengarenk açan sardunyalar evlerin ön yüzlerini süslüyor. Yeşilyurt Köyü’nün patika yolları yürüyüşü sevenler için ideal bir parkur oluşturuyor. Badem ağaçları ile bezenmiş yamaçları, şifalı bitkileri, baş döndürücü kokular saçan çiçek ve otları ile bezenmiş köy, özellikle astım ve kalp hastaları için gerçek bir şifa kaynağıdır. Bir zamanlar Rumların da yaşadığı köyün meydanında bulunan tarihi cami, minaresi ile dikkati çekiyor. Bu caminin yapımında Yunanlı ustalar çalıştığı için bu ilginç yapı, camiden ziyade kilise görünümünü andırıyor.
11 (рекомендации местных жителей)
Yeşilyurt
11 (рекомендации местных жителей)
Kazdağları’nın eteklerinde sık bitki örtüsü ile deniz ve dağ turizminin birlikte yaşandığı Yeşilyurt Köyü, denize kıyısına uzaklığı sadece 3 km olan bir oksijen çadırıdır. Köydeki evler, taş mimarinin en güzel örnekleridir. Yüzyılların birikiminin oluşturduğu bu taş evler, son yıllarda doğal yaşamı seçen ailelerin, hatta yabancıların gözdesi olmuş. Ayrıca rengarenk açan sardunyalar evlerin ön yüzlerini süslüyor. Yeşilyurt Köyü’nün patika yolları yürüyüşü sevenler için ideal bir parkur oluşturuyor. Badem ağaçları ile bezenmiş yamaçları, şifalı bitkileri, baş döndürücü kokular saçan çiçek ve otları ile bezenmiş köy, özellikle astım ve kalp hastaları için gerçek bir şifa kaynağıdır. Bir zamanlar Rumların da yaşadığı köyün meydanında bulunan tarihi cami, minaresi ile dikkati çekiyor. Bu caminin yapımında Yunanlı ustalar çalıştığı için bu ilginç yapı, camiden ziyade kilise görünümünü andırıyor.
Özellikle yaz aylarında sıcaktan bunalanların uğrak yeridir… Roma döneminden kalma tarihi taş köprü, başdeğirmen ve muhteşem doğal güzelliği sizi kendine hayran bırakabilir… Küçükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Çayı, cömertçe sergilediği doğal güzellikleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Bölgeye giden yolun 5 km sonrasında karşınıza çıkan Başdeğirmen mıntıkası ünlü bir mesire yeridir. Mıhlı Çayı’nın bereketi toprağa öyle yaramış ki, ağaçlardan gökyüzü görünmüyor. Burada Rumlardan kalma bir değirmen var. Su yolları ve taşları aynen muhafaza edilen değirmen restore edilmiş. Roma döneminden kalma kemerli bir köprü de bu değirmene eşlik ediyor. Değirmenin bir kaç km sonrasında yüzülebilecek ölçülerde harika bir gölet ve bu gölete akan harika şelale bulunmaktadır.
14 (рекомендации местных жителей)
Mıhlı Şelalesi
14 (рекомендации местных жителей)
Özellikle yaz aylarında sıcaktan bunalanların uğrak yeridir… Roma döneminden kalma tarihi taş köprü, başdeğirmen ve muhteşem doğal güzelliği sizi kendine hayran bırakabilir… Küçükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Çayı, cömertçe sergilediği doğal güzellikleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Bölgeye giden yolun 5 km sonrasında karşınıza çıkan Başdeğirmen mıntıkası ünlü bir mesire yeridir. Mıhlı Çayı’nın bereketi toprağa öyle yaramış ki, ağaçlardan gökyüzü görünmüyor. Burada Rumlardan kalma bir değirmen var. Su yolları ve taşları aynen muhafaza edilen değirmen restore edilmiş. Roma döneminden kalma kemerli bir köprü de bu değirmene eşlik ediyor. Değirmenin bir kaç km sonrasında yüzülebilecek ölçülerde harika bir gölet ve bu gölete akan harika şelale bulunmaktadır.
Kazdağı Milli Parkı içinde bulunan Altınoluk Şahindere Kanyonu Kazdağları’ndan almış olduğu tertemiz, çam ve kekik kokulu havayı Edremit Körfezi’ne dağıtırken, aynı zamanda denizden almış olduğu iyotlu yosun kokulu havayı dağlara doğru taşımakta, doğal bir körük vazifesi görmektedir. Kısaca Şahinderesi Kanyonu Edremit Körfezi’nin bacası gibidir. Bu hava dolaşımından olmalı ki etrafı çeşitli endemik bitkilere ve yüzlerce farklı türde hayvanlara yaşam imkânı sunmaktadır. Kanyonun uzunluğu 26 km yüksekliği ise 600-700 metreye kadar çıkmaktadır. Şahindere Kanyonu’nu görmek için gelmek isteyen doğa severlere tavsiyemiz, bu bölgede Alan Kılavuzu almadan gezmemeleridir. 26 km. uzunluğundaki kanyonu gezmek için Edremit Milli Parklar Mühendisliği ya da Zeytinli Kazdağı Milli Parkı Ön Tanıtım Bürosu’ndan izin ve Alan Kılavuzu almak gerekmektedir.
7 (рекомендации местных жителей)
Şahin Dere Kanyonu
7 (рекомендации местных жителей)
Kazdağı Milli Parkı içinde bulunan Altınoluk Şahindere Kanyonu Kazdağları’ndan almış olduğu tertemiz, çam ve kekik kokulu havayı Edremit Körfezi’ne dağıtırken, aynı zamanda denizden almış olduğu iyotlu yosun kokulu havayı dağlara doğru taşımakta, doğal bir körük vazifesi görmektedir. Kısaca Şahinderesi Kanyonu Edremit Körfezi’nin bacası gibidir. Bu hava dolaşımından olmalı ki etrafı çeşitli endemik bitkilere ve yüzlerce farklı türde hayvanlara yaşam imkânı sunmaktadır. Kanyonun uzunluğu 26 km yüksekliği ise 600-700 metreye kadar çıkmaktadır. Şahindere Kanyonu’nu görmek için gelmek isteyen doğa severlere tavsiyemiz, bu bölgede Alan Kılavuzu almadan gezmemeleridir. 26 km. uzunluğundaki kanyonu gezmek için Edremit Milli Parklar Mühendisliği ya da Zeytinli Kazdağı Milli Parkı Ön Tanıtım Bürosu’ndan izin ve Alan Kılavuzu almak gerekmektedir.
Balıkesir, Akçay - Altınoluk yolu üzerinde Kazdağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan Hasan Boğuldu Göleti, yemyeşil doğayla çevrili bir alanda ziyaretçilerine muhteşem bir nefes alanı sunmaktadır. Yaz aylarında serinlemek isteyen ziyaretçilerin kendini buz gibi sularına bıraktığı bu gölette aynı zamanda bir piknik alanı bulunmaktadır.
Hasan Boğuldu Göleti
Balıkesir, Akçay - Altınoluk yolu üzerinde Kazdağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan Hasan Boğuldu Göleti, yemyeşil doğayla çevrili bir alanda ziyaretçilerine muhteşem bir nefes alanı sunmaktadır. Yaz aylarında serinlemek isteyen ziyaretçilerin kendini buz gibi sularına bıraktığı bu gölette aynı zamanda bir piknik alanı bulunmaktadır.
Balıkesir Sarıkız Tepesi, ülkemizin en muhteşem nefes alanlarından biri olan ve Marmara ile Ege arasında doğal bir sınır oluşturan Kaz Dağları'nın en yüksek tepesidir. Bugün burada harika bir deniz manzarasına karşı kazları olan bir kız heykeli bulunmakta. Bu heykel de oldukça ilginç bir efsaneye dayanmaktadır. Efsaneye göre, Ayvacık’ın bir köyünde dünyaya gelen Sarıkız, küçük yaşta annesini kaybeder. Sarıkız’la birlikte tek başına yaşayan baba bir gün kızına buralardan gitmek istediğini söyler. Bunu üzerine baba-kız Kaz Dağı’nın eteklerindeki Kavurmacılar Köyü’ne yerleşirler. Köylüler kısa sürede burada çobanlık yapan babanın ermiş olduğunu düşünür ve sık sık ona akıl danışmaya gelirler. Günün birinde baba hacca gitmek ister. Sarıkız da babasını gitmesi konusunda teşvik eder. Baba kızını komşusuna emanet eder ve gider. Babanın yokluğunda köyün delikanlıları kıza talip olur; ama Sarkız hiç kimseyi istemez. Bunun üzerine onlar da Sarıkız hakkında dedikodu yayarlar. Kızın babası hacdan dönünce kimse ona selam vermez, konuşmaz olmuştur. Baba Sarıkız’ı emanet ettiği komşusuna bunun nedenini sorar. O da kızın kötü yola düştüğünü söyler. Baba namusunu temizlemek için tek çaresinin kızı öldürmek olduğunu anlar. Günün birinde kızı işte bugün Sarıkız Tepesi olan tepeye çıkarır ama onu öldürmeye kıyamaz. Burada yabani hayvanlara yem olacağını düşündüğü için yanına aldığı birkaç kazla birlikte Sarıkızı bu tepeye bırakır. Aradan yıllar geçer ve bölgeyi ziyarete gelen yolcular dağda yollarını kaybettiklerinde kendilerine sarı bir kızın yardım ettiğini hatta bir de kazları olduğunu söylerler.
Sarikiz Hill
Balıkesir Sarıkız Tepesi, ülkemizin en muhteşem nefes alanlarından biri olan ve Marmara ile Ege arasında doğal bir sınır oluşturan Kaz Dağları'nın en yüksek tepesidir. Bugün burada harika bir deniz manzarasına karşı kazları olan bir kız heykeli bulunmakta. Bu heykel de oldukça ilginç bir efsaneye dayanmaktadır. Efsaneye göre, Ayvacık’ın bir köyünde dünyaya gelen Sarıkız, küçük yaşta annesini kaybeder. Sarıkız’la birlikte tek başına yaşayan baba bir gün kızına buralardan gitmek istediğini söyler. Bunu üzerine baba-kız Kaz Dağı’nın eteklerindeki Kavurmacılar Köyü’ne yerleşirler. Köylüler kısa sürede burada çobanlık yapan babanın ermiş olduğunu düşünür ve sık sık ona akıl danışmaya gelirler. Günün birinde baba hacca gitmek ister. Sarıkız da babasını gitmesi konusunda teşvik eder. Baba kızını komşusuna emanet eder ve gider. Babanın yokluğunda köyün delikanlıları kıza talip olur; ama Sarkız hiç kimseyi istemez. Bunun üzerine onlar da Sarıkız hakkında dedikodu yayarlar. Kızın babası hacdan dönünce kimse ona selam vermez, konuşmaz olmuştur. Baba Sarıkız’ı emanet ettiği komşusuna bunun nedenini sorar. O da kızın kötü yola düştüğünü söyler. Baba namusunu temizlemek için tek çaresinin kızı öldürmek olduğunu anlar. Günün birinde kızı işte bugün Sarıkız Tepesi olan tepeye çıkarır ama onu öldürmeye kıyamaz. Burada yabani hayvanlara yem olacağını düşündüğü için yanına aldığı birkaç kazla birlikte Sarıkızı bu tepeye bırakır. Aradan yıllar geçer ve bölgeyi ziyarete gelen yolcular dağda yollarını kaybettiklerinde kendilerine sarı bir kızın yardım ettiğini hatta bir de kazları olduğunu söylerler.
Küçükkuyu – Assos arasında harika koylar vardır. Kadırga Koyu da plajıyla, deniziyle meşhur bir koydur. Yerli ve yabancı turistlerin rağbet gösterdiği, temiz deniz suyu ile harika vakit geçirebileceğiniz, mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Gürültülü şehir yaşamından uzaklaşmak isteyen insanların aradıkları yer burasıdır diyebiliriz. Kadırga Koyu’nda sizi rahatsız edebilecek tek gürültü kuş sesleridir. Mavi Bayrak özelliği olan bu koyda kahvaltı ve yemek yiyebileceğiniz restaurantlar da bulunmaktadır.
6 (рекомендации местных жителей)
Кадырга бухта
6 (рекомендации местных жителей)
Küçükkuyu – Assos arasında harika koylar vardır. Kadırga Koyu da plajıyla, deniziyle meşhur bir koydur. Yerli ve yabancı turistlerin rağbet gösterdiği, temiz deniz suyu ile harika vakit geçirebileceğiniz, mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Gürültülü şehir yaşamından uzaklaşmak isteyen insanların aradıkları yer burasıdır diyebiliriz. Kadırga Koyu’nda sizi rahatsız edebilecek tek gürültü kuş sesleridir. Mavi Bayrak özelliği olan bu koyda kahvaltı ve yemek yiyebileceğiniz restaurantlar da bulunmaktadır.
Gülpınar’daki tapınaktan, inişli-çıkışlı-virajlı 9 km.lik bir yol ile Babakale’ye ulaşılıyor. Eğimli bir tepenin eteklerinde, artık balıkçı barınağına da sahip olan şirin bir köy Babakale. 38’28” kuzey enlemi ile 26’03” doğu boylamındaki Bababurnu (tam o noktada bir de feneri var) Anadolu’nun ve Asya kıtasının en batı noktası. Çeşitli kaynaklardan derlediğimiz bilgilere göre Padişah III. Ahmet fırtınalı bir deniz yolculuğunda buraya sığınır. Köylüler korsanlardan şikayetçi olurlar. Padişahın veziri Damat İbrahim Paşa’yı, onun da akrabası olan Kaymak Mustafa Paşa’yı (1721-1730) görevlendirmesiyle bir kale yapımına geçilir. Paşanın 1730’da Patrona Halil Ayaklanması’nda öldürülüşüne kadar geçen sürede, serbest bırakılmaları taahhüdü ile mahkumlara inşa ettirilen kalenin yanı sıra cami, hamam ve çeşme de yaptırılır.
16 (рекомендации местных жителей)
Babakale
16 (рекомендации местных жителей)
Gülpınar’daki tapınaktan, inişli-çıkışlı-virajlı 9 km.lik bir yol ile Babakale’ye ulaşılıyor. Eğimli bir tepenin eteklerinde, artık balıkçı barınağına da sahip olan şirin bir köy Babakale. 38’28” kuzey enlemi ile 26’03” doğu boylamındaki Bababurnu (tam o noktada bir de feneri var) Anadolu’nun ve Asya kıtasının en batı noktası. Çeşitli kaynaklardan derlediğimiz bilgilere göre Padişah III. Ahmet fırtınalı bir deniz yolculuğunda buraya sığınır. Köylüler korsanlardan şikayetçi olurlar. Padişahın veziri Damat İbrahim Paşa’yı, onun da akrabası olan Kaymak Mustafa Paşa’yı (1721-1730) görevlendirmesiyle bir kale yapımına geçilir. Paşanın 1730’da Patrona Halil Ayaklanması’nda öldürülüşüne kadar geçen sürede, serbest bırakılmaları taahhüdü ile mahkumlara inşa ettirilen kalenin yanı sıra cami, hamam ve çeşme de yaptırılır.
Mayıs 2018’de hizmete açıklan Küçükkuyu Gümrük Kapısı, Ayvacık (Küçükkuyu) ile Midilli Adası arasında karşılıklı seferler düzenlemektedir. Detaylı bilgilere aşağıdan ulaşabilirsiniz. Dentur Avrasya Küçükkuyu Feribot Bilet Satış Ofisi Adres: Sahil Mah. Liman İçi Sok. No: 3 Küçükkuyu – Ayvacık /Çanakkale Tel: +90 286 752 00 52 GSM: +90 530 916 78 78
Dentur Avrasya Küçükkuyu Feribot Bilet Satış Ofisi
Mayıs 2018’de hizmete açıklan Küçükkuyu Gümrük Kapısı, Ayvacık (Küçükkuyu) ile Midilli Adası arasında karşılıklı seferler düzenlemektedir. Detaylı bilgilere aşağıdan ulaşabilirsiniz. Dentur Avrasya Küçükkuyu Feribot Bilet Satış Ofisi Adres: Sahil Mah. Liman İçi Sok. No: 3 Küçükkuyu – Ayvacık /Çanakkale Tel: +90 286 752 00 52 GSM: +90 530 916 78 78

Food scene

Küçükkuyu Limanı; sıcak simidinize eşlik edecek çay bahçeleri, restoranları, bisiklet - yürüyüş yolu ve belediye halk plajı ile, keyifli vakit geçirebileceğiniz olanaklar sunmaktadır.
Sahil
Küçükkuyu Limanı; sıcak simidinize eşlik edecek çay bahçeleri, restoranları, bisiklet - yürüyüş yolu ve belediye halk plajı ile, keyifli vakit geçirebileceğiniz olanaklar sunmaktadır.