Ege'nin Başladığı Yer Küçükkuyu

Ufuk Emre
Ege'nin Başladığı Yer Küçükkuyu

Gezilecek yerler

Doğayla tarihin, dağla denizin iç içe geçtiği Assos; Aristo’nun yüzlerce yıl önce kurduğu felsefe okulu, Midilli Adası’nı kucaklayan antik kenti ve bohemlerin tercih ettiği iskelesiyle, yüzyıllık taş evleriyle modası hiç geçmeyecek bir klasiktir. Ünlü Athena Tapınağı M.Ö. 6.yüzyılda burada inşa edilmiştir. Dor tarzıyla yapılmış olan bu tapınak yeniden restore edilmiştir. Tapınak kalıntıları arasından sızan ay ışığını görmek için orada bulunmalı ya da erken kalkıp Akropol üzerinden şafağın doğuşunu, tepeden Edremit Körfezi’nin muhteşem manzarasını görmelisiniz. Böylece neden bu cennet gibi bölgenin seçildiğini taktir edeceksiniz.
46 (рекомендации местных жителей)
Assos
46 (рекомендации местных жителей)
Doğayla tarihin, dağla denizin iç içe geçtiği Assos; Aristo’nun yüzlerce yıl önce kurduğu felsefe okulu, Midilli Adası’nı kucaklayan antik kenti ve bohemlerin tercih ettiği iskelesiyle, yüzyıllık taş evleriyle modası hiç geçmeyecek bir klasiktir. Ünlü Athena Tapınağı M.Ö. 6.yüzyılda burada inşa edilmiştir. Dor tarzıyla yapılmış olan bu tapınak yeniden restore edilmiştir. Tapınak kalıntıları arasından sızan ay ışığını görmek için orada bulunmalı ya da erken kalkıp Akropol üzerinden şafağın doğuşunu, tepeden Edremit Körfezi’nin muhteşem manzarasını görmelisiniz. Böylece neden bu cennet gibi bölgenin seçildiğini taktir edeceksiniz.
Agoranın güneyindeki tiyatro andezitten inşa edilmiştir. At nalı planı ile Yunan karakteri gösteren yapıya, Roma Çağı’nda orkestranın önünde iki katlı bir sahne binası yerleştirilmiştir. Yapının bir yamaca yaslanması ve manzaraya dönük olması gibi özellikleri de yine Yunan tiyatrolarının karakteristik özelliğidir. Tiyatronun oturma basamakları dikey merdivenler ve yatay gezinti yerleri (diazoma) ile birbirinden ayrılmıştır. Tiyatroya doğu ve batı yönünden diazomaya açılan iki tonozlu geçitten girilmektedir. Tiyatronun orkestrasını çeviren bir su kanalı vardır. Oturma sıralarının güneye bakan tarafları derin birer tonoz üzerine oturmaktadır. Roma Çağı’nda ilk oturma sırası kesilerek, korkuluk levhalarının ilave edilmesi gladyatör oyunları ile bağlantılı olmalıdır. Oturma sıraları üzerinde dört adet yazıt tespit edilmiştir. Bunların üçü, demirciler, dericiler ve taş işletmecileri gibi meslek gruplarına aittir. Dördüncüsü ise Serapis kültü veya bu külte mensup kişilerle ilgilidir. Yazıtlar, bu meslek gruplarının tiyatroda rezervasyon yaptırdıklarını ortaya koymaktadır. Tiyatrodaki oturma yerlerinin kenarlarındaki delikler izleyicileri güneşten korumak için dikilen gölgeliklerin ahşap direkleri içindir. Tiyatronun batı yönünde toprak kayması nedeni ile meydana gelen bozulmalar hala görülmektedir. M.Ö. 4-3. yüzyılda inşa edilen tiyatro Roma Çağı’nda da bazı eklenti ve değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam edilmiştir. İLk kez 1881-1883 yılları arasında Amerikan kazı heyeti tarafından kazılan tiyatro, 1980’li yıllarda Türk heyeti tarafından tamamen açığa çıkarılarak restorasyonun yapılmıştır.
21 (рекомендации местных жителей)
Asos Antik Kent
21 (рекомендации местных жителей)
Agoranın güneyindeki tiyatro andezitten inşa edilmiştir. At nalı planı ile Yunan karakteri gösteren yapıya, Roma Çağı’nda orkestranın önünde iki katlı bir sahne binası yerleştirilmiştir. Yapının bir yamaca yaslanması ve manzaraya dönük olması gibi özellikleri de yine Yunan tiyatrolarının karakteristik özelliğidir. Tiyatronun oturma basamakları dikey merdivenler ve yatay gezinti yerleri (diazoma) ile birbirinden ayrılmıştır. Tiyatroya doğu ve batı yönünden diazomaya açılan iki tonozlu geçitten girilmektedir. Tiyatronun orkestrasını çeviren bir su kanalı vardır. Oturma sıralarının güneye bakan tarafları derin birer tonoz üzerine oturmaktadır. Roma Çağı’nda ilk oturma sırası kesilerek, korkuluk levhalarının ilave edilmesi gladyatör oyunları ile bağlantılı olmalıdır. Oturma sıraları üzerinde dört adet yazıt tespit edilmiştir. Bunların üçü, demirciler, dericiler ve taş işletmecileri gibi meslek gruplarına aittir. Dördüncüsü ise Serapis kültü veya bu külte mensup kişilerle ilgilidir. Yazıtlar, bu meslek gruplarının tiyatroda rezervasyon yaptırdıklarını ortaya koymaktadır. Tiyatrodaki oturma yerlerinin kenarlarındaki delikler izleyicileri güneşten korumak için dikilen gölgeliklerin ahşap direkleri içindir. Tiyatronun batı yönünde toprak kayması nedeni ile meydana gelen bozulmalar hala görülmektedir. M.Ö. 4-3. yüzyılda inşa edilen tiyatro Roma Çağı’nda da bazı eklenti ve değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam edilmiştir. İLk kez 1881-1883 yılları arasında Amerikan kazı heyeti tarafından kazılan tiyatro, 1980’li yıllarda Türk heyeti tarafından tamamen açığa çıkarılarak restorasyonun yapılmıştır.
Küçükkuyu – Assos arasında harika koylar vardır. Kadırga Koyu da plajıyla, deniziyle meşhur bir koydur. Yerli ve yabancı turistlerin rağbet gösterdiği, temiz deniz suyu ile harika vakit geçirebileceğiniz, mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Gürültülü şehir yaşamından uzaklaşmak isteyen insanların aradıkları yer burasıdır diyebiliriz. Kadırga Koyu’nda sizi rahatsız edebilecek tek gürültü kuş sesleridir. Mavi Bayrak özelliği olan bu koyda bütçeye uygun oteller ve kamp alanları mevcut. Ayrıca kahvaltı ve yemek yiyebileceğiniz restaurantlar da bulunmaktadır.
7 (рекомендации местных жителей)
Assos - Kadırga Koyu
7 (рекомендации местных жителей)
Küçükkuyu – Assos arasında harika koylar vardır. Kadırga Koyu da plajıyla, deniziyle meşhur bir koydur. Yerli ve yabancı turistlerin rağbet gösterdiği, temiz deniz suyu ile harika vakit geçirebileceğiniz, mutlaka görmeniz gereken bir yerdir. Gürültülü şehir yaşamından uzaklaşmak isteyen insanların aradıkları yer burasıdır diyebiliriz. Kadırga Koyu’nda sizi rahatsız edebilecek tek gürültü kuş sesleridir. Mavi Bayrak özelliği olan bu koyda bütçeye uygun oteller ve kamp alanları mevcut. Ayrıca kahvaltı ve yemek yiyebileceğiniz restaurantlar da bulunmaktadır.
Küçükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Çayı cömertçe sergilediği doğal güzellikleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Bölgeye giden yolun 5 km sonrasında karşınıza çıkan Başdeğirmen mıntıkası ünlü bir mesire yeridir. Mıhlı Çayı’nın bereketi toprağa öyle yaramış ki, ağaçlardan gökyüzü görünmüyor. Burada Rumlardan kalma bir değirmen var. Su yolları ve taşları aynen muhafaza edilen değirmen restore edilmiş. Roma döneminden kalma kemerli bir köprü de bu değirmene eşlik ediyor. Değirmenin bir kaç km sonrasında yüzülebilecek ölçülerde harika bir gölet ve bu gölete akan harika şelale bulunmaktadır.
14 (рекомендации местных жителей)
Mıhlı Şelalesi
14 (рекомендации местных жителей)
Küçükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Çayı cömertçe sergilediği doğal güzellikleriyle mutlaka görülmesi gereken yerlerdendir. Bölgeye giden yolun 5 km sonrasında karşınıza çıkan Başdeğirmen mıntıkası ünlü bir mesire yeridir. Mıhlı Çayı’nın bereketi toprağa öyle yaramış ki, ağaçlardan gökyüzü görünmüyor. Burada Rumlardan kalma bir değirmen var. Su yolları ve taşları aynen muhafaza edilen değirmen restore edilmiş. Roma döneminden kalma kemerli bir köprü de bu değirmene eşlik ediyor. Değirmenin bir kaç km sonrasında yüzülebilecek ölçülerde harika bir gölet ve bu gölete akan harika şelale bulunmaktadır.
Adatepe Köyü’nün girişinden yaklaşık 10 – 15 dakika bir patika yolu yürüyerek Zeus Altarı’na ulaşabilirsiniz. Kazdağları’nın bol oksijenini ciğerlerinizde hissederek, kuş cıvıltaları ve böcek sesleriyle güzel bir yürüyüş yaptıktan sonra karşınıza çıkan manzara sizi büyüleyebilir. Edremit Körfezi, Ayvalık Adaları ve Midilli Adası manzarasına sahip olan Zeus Altarı mutlaka görmeniz gereken efsanevi bir yerdir. Burayı efsanevi yapan şey işe şudur; Çok tanrılı uygarlıklarda çoğu zaman büyük beklentilerden önce ve önemli gelişmelerden sonra sunaklarda tanrılara adaklar adanır, teşekkür anlamında gelen hediyeler sunulurmuş. Bu çok tanrılı dinlerde tanrılar tanrısı olarak bilinen en güçlü tanrı Zeus… Zeus Altarı’nın ismi buradan geliyor. Efsaneye göre tanrıların tanrısı Zeus, büyük Truva Savaşı‘nı buradan, yani İda dağındaki Gargaros Tepesi‘nden izleyip yönetmiştir. Bölgede çalışma yapan araştırmacılar da bu yüksek, denize ve Edremit körfezine hakim bir tepe üzerine inşa edilen mekanın Zeus’a ait olduğunu düşünmektedirler. Antik Çağ’da yaşamış İyonya’lı ozan Homeros, İlyada destanında şöyle diyor; “Uçup giden tunç ayaklı, altın yeleli atların sırtında vardılar, canavarın anası, kaynağı bol İda‘ya, Gargaran’ daydı Zeus’un tapınağı, kokulu sunağı. İnsanları, tanrıların babası durdurdu, atları çözüp sürekli bir dumanla, koyu bir dumanla göz kamaştıran çalımıyla oturup dağın doruğuna, Troia’yı, Akalıların gemilerini süzdü.” Dede Tepe üzerinde bulunan Zeus Altarı olarak tanımlanan alan, kaya kütlesinin işlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu kaya kütlesine kayaya oyuk basamaklardan oluşan merdiven ile çıkılmaktadır. Sunak nişleri, oturma platformları ve içi oyularak oluşturulan sarnıç mekanı bulunmaktadır. Sunağın altında bulunan oda büyüklüğündeki, içinde su bulunan bu sarnıca Zeus Mağarası denmektedir. Antik sunağın hemen yanında Çanakkale Savaşları’na katılan Erdem Dede’nin yatırı bulunmaktadır.
32 (рекомендации местных жителей)
Zeus Altarı
Adatepe Köyü Yolu
32 (рекомендации местных жителей)
Adatepe Köyü’nün girişinden yaklaşık 10 – 15 dakika bir patika yolu yürüyerek Zeus Altarı’na ulaşabilirsiniz. Kazdağları’nın bol oksijenini ciğerlerinizde hissederek, kuş cıvıltaları ve böcek sesleriyle güzel bir yürüyüş yaptıktan sonra karşınıza çıkan manzara sizi büyüleyebilir. Edremit Körfezi, Ayvalık Adaları ve Midilli Adası manzarasına sahip olan Zeus Altarı mutlaka görmeniz gereken efsanevi bir yerdir. Burayı efsanevi yapan şey işe şudur; Çok tanrılı uygarlıklarda çoğu zaman büyük beklentilerden önce ve önemli gelişmelerden sonra sunaklarda tanrılara adaklar adanır, teşekkür anlamında gelen hediyeler sunulurmuş. Bu çok tanrılı dinlerde tanrılar tanrısı olarak bilinen en güçlü tanrı Zeus… Zeus Altarı’nın ismi buradan geliyor. Efsaneye göre tanrıların tanrısı Zeus, büyük Truva Savaşı‘nı buradan, yani İda dağındaki Gargaros Tepesi‘nden izleyip yönetmiştir. Bölgede çalışma yapan araştırmacılar da bu yüksek, denize ve Edremit körfezine hakim bir tepe üzerine inşa edilen mekanın Zeus’a ait olduğunu düşünmektedirler. Antik Çağ’da yaşamış İyonya’lı ozan Homeros, İlyada destanında şöyle diyor; “Uçup giden tunç ayaklı, altın yeleli atların sırtında vardılar, canavarın anası, kaynağı bol İda‘ya, Gargaran’ daydı Zeus’un tapınağı, kokulu sunağı. İnsanları, tanrıların babası durdurdu, atları çözüp sürekli bir dumanla, koyu bir dumanla göz kamaştıran çalımıyla oturup dağın doruğuna, Troia’yı, Akalıların gemilerini süzdü.” Dede Tepe üzerinde bulunan Zeus Altarı olarak tanımlanan alan, kaya kütlesinin işlenmesiyle oluşturulmuştur. Bu kaya kütlesine kayaya oyuk basamaklardan oluşan merdiven ile çıkılmaktadır. Sunak nişleri, oturma platformları ve içi oyularak oluşturulan sarnıç mekanı bulunmaktadır. Sunağın altında bulunan oda büyüklüğündeki, içinde su bulunan bu sarnıca Zeus Mağarası denmektedir. Antik sunağın hemen yanında Çanakkale Savaşları’na katılan Erdem Dede’nin yatırı bulunmaktadır.
Efsaneye göre, yöre aşiretinden bir kız ile obalı bir delikanlı evlenmek isterler. Fakat töreler uymaz ve töre sınavları yapılmasına karar verilir. Kız, obalı delikanlıya “Benimle evlenmek istiyorsan aşiret büyüklerinin kararı olarak, 40 okkalık tuz çuvalını bizim dağa sırtından hiç indirmeden getirmelisin.” der. Çünkü dağlı kız, tuz çuvalını hiç nefes almadan ovadan dağa götürebilmektedir. Delikanlı Hasan, Emine ile evlenebilmek için tuz çuvalını sırtlanır ve dağa çıkmaya başlar. Ne var ki sıcakta terlemiş ve tuz çuvalı sırtında derin yaralar açmıştır. Yarı yolda çıkamayacağını anlar ve Emine’ye durması için yalvarır, sonra kendini gölete atar. Emine töre kanununa göre duramaz arkasına bakmadan dağa varır. Hasan törenin isteğini yerine getirmemiştir. Ancak Emine bir süre sonra kulaklarında sürekli Hasan’ın yakarışlarını duyar, durmadığı için pişman olur. Hasan’ın ona yalvardığı göletin oraya gelip onu aramaya başlar. Göletin kenarında Hasan’a verdiği yemeniyi bulur ve o yemeniyle kendini orada bir ağaca asar. Yazları azalmasına rağmen efsanedeki derenin aktığı bölgede suyun kenarında piknik masaları bulunuyor. Kızılkeçili Çayı üzerinde bulunan Sütüven Çağlayanı’nın biraz ilerisinde doğal kayanın havuz haline dönüştüğü, yemyeşil doğası, pınarı, küçük göletleri ve şelalesiyle çok hoş bir piknik mekanı Hasan Boğuldu.
18 (рекомендации местных жителей)
Водопад Хасан Утонул
18 (рекомендации местных жителей)
Efsaneye göre, yöre aşiretinden bir kız ile obalı bir delikanlı evlenmek isterler. Fakat töreler uymaz ve töre sınavları yapılmasına karar verilir. Kız, obalı delikanlıya “Benimle evlenmek istiyorsan aşiret büyüklerinin kararı olarak, 40 okkalık tuz çuvalını bizim dağa sırtından hiç indirmeden getirmelisin.” der. Çünkü dağlı kız, tuz çuvalını hiç nefes almadan ovadan dağa götürebilmektedir. Delikanlı Hasan, Emine ile evlenebilmek için tuz çuvalını sırtlanır ve dağa çıkmaya başlar. Ne var ki sıcakta terlemiş ve tuz çuvalı sırtında derin yaralar açmıştır. Yarı yolda çıkamayacağını anlar ve Emine’ye durması için yalvarır, sonra kendini gölete atar. Emine töre kanununa göre duramaz arkasına bakmadan dağa varır. Hasan törenin isteğini yerine getirmemiştir. Ancak Emine bir süre sonra kulaklarında sürekli Hasan’ın yakarışlarını duyar, durmadığı için pişman olur. Hasan’ın ona yalvardığı göletin oraya gelip onu aramaya başlar. Göletin kenarında Hasan’a verdiği yemeniyi bulur ve o yemeniyle kendini orada bir ağaca asar. Yazları azalmasına rağmen efsanedeki derenin aktığı bölgede suyun kenarında piknik masaları bulunuyor. Kızılkeçili Çayı üzerinde bulunan Sütüven Çağlayanı’nın biraz ilerisinde doğal kayanın havuz haline dönüştüğü, yemyeşil doğası, pınarı, küçük göletleri ve şelalesiyle çok hoş bir piknik mekanı Hasan Boğuldu.
Kazdağı Milli Parkı içinde bulunan Altınoluk Şahin deresi kanyonu Kazdağlarından almış olduğu tertemiz, çam ve kekik kokulu havayı Edremit körfezine dağıtırken aynı zamanda denizden almış olduğu iyotlu, yosun kokulu havayı dağlara doğru taşımakta, doğal bir körük vazifesi görmektedir. Kısaca Şahinderesi kanyonu Edremit körfezinin bacası gibidir. Bu hava dolaşımından olmalı ki etrafı çeşitli endemik bitkilere ve yüzlerce farklı türde hayvanlara yaşam imkânı sunmaktadır. Kanyonun uzunluğu 26 km yüksekliği ise 600-700 metrelere kadar çıkmaktadır.
7 (рекомендации местных жителей)
Şahin Dere Kanyonu
7 (рекомендации местных жителей)
Kazdağı Milli Parkı içinde bulunan Altınoluk Şahin deresi kanyonu Kazdağlarından almış olduğu tertemiz, çam ve kekik kokulu havayı Edremit körfezine dağıtırken aynı zamanda denizden almış olduğu iyotlu, yosun kokulu havayı dağlara doğru taşımakta, doğal bir körük vazifesi görmektedir. Kısaca Şahinderesi kanyonu Edremit körfezinin bacası gibidir. Bu hava dolaşımından olmalı ki etrafı çeşitli endemik bitkilere ve yüzlerce farklı türde hayvanlara yaşam imkânı sunmaktadır. Kanyonun uzunluğu 26 km yüksekliği ise 600-700 metrelere kadar çıkmaktadır.
Truva, dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisidir. Truva’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Truva’daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Bronz Çağı’na tarihlenmektedir. Daha sonra sürekli yerleşim gören Truva katmanları M.Ö. 85 – M.S. 8. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Truva, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Truva ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak 1871’de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılar halen Tübingen Üniversitesi tarafından sürdürülmektedir.
31 (рекомендации местных жителей)
Троянские руины
Truva altı sokak
31 (рекомендации местных жителей)
Truva, dünyadaki en ünlü antik kentlerden birisidir. Truva’da görülen 9 katman, kesintisiz olarak 3000 yıldan fazla bir zamanı göstermekte ve Anadolu, Ege ve Balkanların buluştuğu bu benzersiz coğrafyada yerleşmiş olan uygarlıkları izlememizi sağlamaktadır. Truva’daki en erken yerleşim katı M.Ö. 3000-2500 ile erken Bronz Çağı’na tarihlenmektedir. Daha sonra sürekli yerleşim gören Truva katmanları M.Ö. 85 – M.S. 8. yüzyıla tarihlenen Roma Dönemi ile sona ermektedir. Truva, bulunduğu coğrafi konum nedeniyle burada hüküm süren uygarlıkların diğer bölgelerle ticari ve kültürel bağlantıları açısından daima çok önemli bir rol üstlenmiştir. Truva ayrıca gösterdiği kesintisiz katmanlaşma ile Avrupa ve Ege’deki diğer arkeolojik alanlar için referans görevi görmektedir. İlk olarak 1871’de Heinrich Schliemann, daha sonra W. Dörpfeld, C.W Blegen tarafından kazılmış olan bu görkemli arkeolojik şehirde kazılar halen Tübingen Üniversitesi tarafından sürdürülmektedir.
Alexandria Troas Antik Kenti, Ezine İlçesi, Dalyan Köyü sınırları içerisinde Kestanbolluk mevkiindedir. MÖ.310 yılında Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos Monophtalmos tarafından “Antigoia” kenti olarak kurulmuş ve Büyük İskender’in ölümünden sonra Lysmimakhos tarafından Troas’daki İskender’in kenti anlamına gelen “Aleksandria Troas” olarak ismi değişir. Kent tamamen planlanarak kurulmuş tapınakları, küçük hamamı, stadyumu, çeşmesi, taş döşeli caddesi, tiyatrosu ve suyolu ve limanı ile önemli bir yerleşimdir. Kent içinde ayakta kalmış yapılardan biri de “Herodes Atticus Gymnasiumu”dur. Anadolu’nun en büyük gymnasyumlarından biri olması ile önemlidir. Kent çizilen planına göre 390 hektarlık bir alanı kaplar ve 8 km uzunluğunda sur duvarları izlenebilmiştir. Yapılan çalışmalarda Alexandria Troas Antik Kenti’nin Anadolu’nun en büyük kentlerinden biri olduğu görülmüştür. Kazı çalışmaları halen Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erhan ÖZTEPE başkanlığında sürdürülmektedir.
13 (рекомендации местных жителей)
Alexandria Troas Antik Kenti
13 (рекомендации местных жителей)
Alexandria Troas Antik Kenti, Ezine İlçesi, Dalyan Köyü sınırları içerisinde Kestanbolluk mevkiindedir. MÖ.310 yılında Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos Monophtalmos tarafından “Antigoia” kenti olarak kurulmuş ve Büyük İskender’in ölümünden sonra Lysmimakhos tarafından Troas’daki İskender’in kenti anlamına gelen “Aleksandria Troas” olarak ismi değişir. Kent tamamen planlanarak kurulmuş tapınakları, küçük hamamı, stadyumu, çeşmesi, taş döşeli caddesi, tiyatrosu ve suyolu ve limanı ile önemli bir yerleşimdir. Kent içinde ayakta kalmış yapılardan biri de “Herodes Atticus Gymnasiumu”dur. Anadolu’nun en büyük gymnasyumlarından biri olması ile önemlidir. Kent çizilen planına göre 390 hektarlık bir alanı kaplar ve 8 km uzunluğunda sur duvarları izlenebilmiştir. Yapılan çalışmalarda Alexandria Troas Antik Kenti’nin Anadolu’nun en büyük kentlerinden biri olduğu görülmüştür. Kazı çalışmaları halen Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erhan ÖZTEPE başkanlığında sürdürülmektedir.
Ege ve Marmara bölgesini ayıran Kazdağları’nın en yüksek tepesine, Sarıkız Tepesi denilmektedir. Mutlaka görmeniz gereken yerlerden biridir. Manzarası ve havasına hayran kalacaksınız. Bu tepenin ayrıca bir efsanesi de vardır. Şöyle ki; Kazdağlarında çok güzel bir kız yaşarmış ve adına da Sarıkız derlermiş, gel zaman git zaman Sarıkız’ın güzelliğini çekemeyenler onun hakkında kötü yola düştü diyerek dedikodu yaymaya başlamışlar ve onu lanetli ilan etmişler. Bunun üzerine babası da Sarıkız’ı alarak Kazdağının zirvesine bırakmış. Sarıkız dağda dolaşırken yanına bir kaz gelmiş ve ona birkaç yumurta vermiş. Sarıkız bunları saklamış ve bir süre sonra kaz yavruları yumurtalarından çıkıp büyümüşler. Günler günleri, aylar ayları kovalamış. Bir gün kar ve tipiden yolunu şaşıran iki yabancı Sarıkız’ın yaşadığı zirveye sığınmak zorunda kalmış. Sarıkız bu yabancıları kurtarmış, beslemiş ve sığınaklarına kavuşturmuş. Bu yabancılar dağdan indikten sonra köy halkına “Kaz dağlarında çok güzel, ermiş bir kız yaşıyor” demişler. Bu sözler Sarıkız’ın köyüne, anne ve babasına ulaşmış. Anne ve baba çocuklarına duyduğu özleme daha fazla dayanamayarak Sarıkız’ın yanına gitmişler. Sarıkız ile zirvede karşılaşan anne ve baba, Sarıkız ile sevgi ve hasretle kucaklaşmışlar. Bir ara baba kızından su istemiş, Sarıkız; “hemen şimdi” diyerek avuçları ile babasına su içirmiş, babası; “suyu nerden aldın?” deyince de “elimi uzattım, denizden aldım” demiş. Anne ve baba böylece kızlarının gerçekten ermiş olduklarını anlamışlar ve geri dönmüşler…
Sarikiz Hill
Ege ve Marmara bölgesini ayıran Kazdağları’nın en yüksek tepesine, Sarıkız Tepesi denilmektedir. Mutlaka görmeniz gereken yerlerden biridir. Manzarası ve havasına hayran kalacaksınız. Bu tepenin ayrıca bir efsanesi de vardır. Şöyle ki; Kazdağlarında çok güzel bir kız yaşarmış ve adına da Sarıkız derlermiş, gel zaman git zaman Sarıkız’ın güzelliğini çekemeyenler onun hakkında kötü yola düştü diyerek dedikodu yaymaya başlamışlar ve onu lanetli ilan etmişler. Bunun üzerine babası da Sarıkız’ı alarak Kazdağının zirvesine bırakmış. Sarıkız dağda dolaşırken yanına bir kaz gelmiş ve ona birkaç yumurta vermiş. Sarıkız bunları saklamış ve bir süre sonra kaz yavruları yumurtalarından çıkıp büyümüşler. Günler günleri, aylar ayları kovalamış. Bir gün kar ve tipiden yolunu şaşıran iki yabancı Sarıkız’ın yaşadığı zirveye sığınmak zorunda kalmış. Sarıkız bu yabancıları kurtarmış, beslemiş ve sığınaklarına kavuşturmuş. Bu yabancılar dağdan indikten sonra köy halkına “Kaz dağlarında çok güzel, ermiş bir kız yaşıyor” demişler. Bu sözler Sarıkız’ın köyüne, anne ve babasına ulaşmış. Anne ve baba çocuklarına duyduğu özleme daha fazla dayanamayarak Sarıkız’ın yanına gitmişler. Sarıkız ile zirvede karşılaşan anne ve baba, Sarıkız ile sevgi ve hasretle kucaklaşmışlar. Bir ara baba kızından su istemiş, Sarıkız; “hemen şimdi” diyerek avuçları ile babasına su içirmiş, babası; “suyu nerden aldın?” deyince de “elimi uzattım, denizden aldım” demiş. Anne ve baba böylece kızlarının gerçekten ermiş olduklarını anlamışlar ve geri dönmüşler…